Bir zamanlar, Anadolu’nun güzel bir köyünde yaşayan küçük bir kız çocuğu vardı. Küçük kız, adı Zehra olan bu güzel köyde, doğanın güzellikleri arasında büyüdü. Zehra, her gün sabah erkenden kalkar, hayvanlarına bakar, bahçede sebze eker ve ev işlerine yardım ederdi.
Bir gün, köye bir peri geldi. Peri, güzel ve zarif bir kadındı. Zehra, periyi görür görmez ona hayran kaldı. Peri, Zehra’ya, “Ben senin dileklerini gerçekleştirebilirim,” dedi.
Zehra çok mutlu oldu ve periye, “Bana masal gibi bir gün yaşatır mısın?” diye sordu.
Peri, güzel bir gülümsemeyle, “Tabii ki, senin için masal gibi bir gün yaratacağım,” dedi.
Ertesi gün, Zehra uyandığında, her şey çok farklıydı. Güneş daha parlaktı, kuşlar daha neşeliydi ve ağaçlar daha yeşildi. Zehra, evinden çıktı ve köydeki herkesin yüzünde mutluluk ve sevinç gördü. Köylüler, birbirlerine hediyeler veriyor, güzel şarkılar söylüyor ve birlikte dans ediyorlardı.
Zehra, periye teşekkür etmek için aramaya başladı, ama onu bir türlü bulamadı. Sonunda, peri ona şöyle bir not bırakmıştı: “Güzel kız, senin için masal gibi bir gün yarattım. Şimdi sıra sende. Kendi masalını yaz ve gerçekleştir.”
Zehra, mutlulukla eve döndü ve kendine bir masal yarattı. Artık her gün köydeki insanlara iyilik yapacak, doğaya saygı gösterecek ve hayvanlara yardım edecekti. O günden sonra, Zehra’nın yaşamı gerçek bir masal gibiydi.