Toprak çok meraklıydı. Her şeyi incelemeyi, kurcalamayı, “Bu neden böyle?” diye sormayı severdi. Ama en çok ilgisini çeken şey, apartmanın çatısındaki eski, terk edilmiş gibi duran terastı.
Bir gün okuldan dönerken annesi onun çantasını yokladı.
— “Toprak, yine taş mı getirdin eve?”
Toprak başını öne eğdi. “Bu taş farklıydı… üstünde gri damarcıklar var.”
Annesi gülümsedi. “Merak güzeldir. Ama eve orman kurmaya kalkma tamam mı?”
O akşam, Toprak çantasındaki taşla oynarken gözleri pencereden terası gördü. Merdiven boşluğunun sonundaki o paslı kapı… O kapının ardında ne vardı? Neden kimse oraya çıkmıyordu?
Ertesi gün, okuldan gelince sessizce çantasını bıraktı, apartman görevlisinin dikkatsizliğinden faydalanıp çatı kapısından içeri süzüldü. Teras, düşündüğünden daha büyüktü. Bir köşede, toprakla dolu ama kurumuş bir mavi saksı vardı. İçine bir şeyler dikilmiş ama çoktan kurumuştu. Merakla yaklaştı.
Tam o sırada, arkasından bir ses duyuldu.
— “Toprak, o saksı çok şey gördü… ama henüz büyümedi.”
Toprak dönüp baktığında yaşlı, gözleri bilgece parlayan bir adam gördü. Elinde baston, omzunda eski bir çanta, yavaş yavaş yaklaşıyordu.
— “Sen kimsin?” diye sordu Toprak.
— “Ben Bilge Baba’yım. Bu şehrin çocuklarına hikâyeler ekerim. Ama hikâyeler yalnızca paylaşan kalplerde büyür.”
Toprak saksıya tekrar baktı. “Hiçbir şey yok bunda. Neden buradayım ki?”
Bilge Baba yaklaştı, yere eğildi ve bir avuç toprak aldı. “Bu saksı, senin merakına cevap verebilir. Ama önce sen ona bir şeyler vermelisin. Toprağını değiştir, su ver, ama en önemlisi… diğer çocuklarla paylaş. Tek başına büyümez bu hikâye.”
O günden sonra Toprak, okuldan döner dönmez terasa çıkmaya başladı. Komşusunun kızı Zeynep’i de çağırdı. Birlikte marketten minik tohumlar aldılar. Bir gün marul ektiler, bir gün nane. Toprak her şeyi not etti: “Bugün toprağa limon kabuğu koyduk. Daha yumuşak kokuyor.”
Bir süre sonra apartmandaki diğer çocuklar da gelmeye başladı. Saksılar çoğaldı, teras renklendi. Eski eşyalar geri dönüştürüldü: saksılar, oturma yerleri, hatta eski bisiklet lastiğinden bile çiçeklik yaptılar.
Ve her gece, Toprak, çatıya çıktığında, rüzgârla birlikte Bilge Baba’nın sesini duyar gibi olurdu:
— “Doğaya yer açan, kalbine de nefes açar.”
Bir gün sınıfta öğretmenleri “Şehrimizde doğayı nasıl koruyabiliriz?” konulu bir proje isteyince, Toprak heyecanla teras bahçesini anlattı. Tüm sınıf davet edildi. O gün, eski çatı, bir mahalle doğa şenliğine dönüştü.
Toprak artık sadece doğayı seven bir çocuk değil, merakını paylaşan, çevresini dönüştüren biri olmuştu. Ve bilirdi ki, bir gün başka bir çocuk o terası keşfederse, Bilge Baba ona da uğrardı.
🌱 Senin yaşadığın yerde bir çatı bahçesi olsa, içine ne dikmek isterdin?
💧 Bir damla suyla neler büyütebilirsin, hiç düşündün mü?
🏙️ Şehirde doğayı yaşatmak sence mümkün mü?