Masal

Mergen ve Kırmızı Tırmık

O sabah hava sıcacıktı. Güneş oyun alanının üstüne sımsıcak gülümsüyordu. Parkta neşe dolu sesler vardı. Salıncakta sıra bekleyen çocuklar, top oynayanlar, kum havuzunda hayal dünyasına dalanlar…

Mergen ve Kırmızı Tırmık

Mergen de oradaydı. Kırmızı defterini sırt çantasına koymuş, ince gözlüklerini takmıştı. Yavaş yavaş yürüyerek kum havuzunun kenarına geldi. Orada iki çocuk dikkatini çekti: Biri heyecanla bir kale yapmaya çalışıyordu, diğeri ise tırmığı elinden bırakmak istemiyordu.

Tırmık parlak kırmızıydı. Üzerinde minik yıldız çıkartmaları vardı. Oyuncak gibi oyuncaktı yani. Ama sorun da tam buradaydı: Oyun bir kişiyle güzel gitmiyordu.

– “Ben de bir yol kazmak istiyorum,” dedi küçük kız, gözleri dolmuş gibiydi.
– “Ama bu tırmık benim!” diye bağırdı diğer çocuk. “Babam aldı, benim oyuncağım, seninle paylaşmak zorunda değilim!”

Mergen yere çömeldi. Kumdan kalelere baktı, çocuklara baktı. İçinden bir ses yükseldi:

“Paylaşmak zorunda değil ama… birlikte oynamak zorunda mı sence, Mergen?”

Bu sesi sadece Mergen duyabilirdi. O ses, bazen kulağının içinde, bazen yüreğinin bir köşesinde belirirdi. Bunu hep yapardı. O ses Bilge Baba’nın sesiydi.

Mergen gülümsedi. Kum havuzuna bir adım attı.

– “Merhaba,” dedi, “ben de biraz kazmak isterim ama elimde hiç tırmık yok. Ne yapmalıyım sence?”
İki çocuk başlarını kaldırıp Mergen’e baktı.
– “Ben de istemiştim ama o vermiyor!” dedi küçük kız.
– “Ben de kendi tırmığımı kimseye vermek zorunda değilim!” diye ekledi diğeri.

Mergen yere oturdu.
– “Peki şöyle düşünelim: Kumdan kale yapmak çok eğlenceli. Ama biri duvar yaparken diğeri bayrak dikebilir. Ya da biri yol yaparken diğeri köprü kurabilir. Yani sadece kum değil, hayal gücünü de paylaşabiliriz. Belki sırayla kullanırsanız kale daha da güzel olur?”

Çocuklar birbirine baktı. Kız ellerini dizine koydu.
– “Ben sadece birazcık kullanmak istemiştim… Sonra geri veririm.”
Diğer çocuk biraz durdu. Yavaşça tırmığı uzattı.
– “Tamam. Ama dikkatli kullan. Yıldız çıkartmalarını çok seviyorum.”

Gülümsemeler bir anda yayıldı. Kum havuzu cıvıl cıvıl oldu. Mergen defterini açmadan izlemeyi tercih etti. Zaten bu anı not almaya gerek yoktu, kalbinin bir köşesine çoktan yazılmıştı.

Az sonra, yanına küçük bir çocuk geldi.
– “Senin ismin ne?”
– “Mergen,” dedi gülümseyerek.
– “Sen burada mı yaşıyorsun?”
– “Yok, ben bazen gözlüğümle, bazen kalemimle, bazen sadece kalbimle dolaşırım. Nerede bir soru varsa, ben oradayım.”
Çocuk biraz düşündü.
– “Sen galiba büyü gibi bir şeysin.”
– “Belki de paylaşmanın gücünü gören biriyimdir,” dedi Mergen. Ardından ayağa kalktı.
Kırmızı tırmık, şimdi sırayla kullanılıyordu. Kumdan kale artık daha yüksekti. Daha çok el değmişti ona.

Mergen yürürken defterine sadece bir cümle yazdı:

“Paylaşınca oyuncak azalmadı. Oyun büyüdü.”


Ne Öğrendik?

🔹 Sence Mergen neden çocuklarla konuştu?
🔹 Tırmığı vermek zorunda mıydı, yoksa vermek istemesi mi önemliydi?
🔹 Eğer tırmık hep bir kişide kalsaydı oyun nasıl olurdu?
🔹 Sen hiç bir eşyayı paylaşmakta zorlandın mı? O an neler hissettin?

1 Yıldız2 Yıldız3 Yıldız4 Yıldız5 Yıldız
Henüz oy veren olmadı. İlk sen oyla! ⭐
Loading...

Şunlar da hoşunuza gidebilir