Suya atılan bir taş, iki gücün etkisinde kalır:
1) Ağırlığını ve dibe batmasını sağlayan yer çekimi gücünün etkisi;
2) Yer çekimi gücünün etkisini yok etmeye ve onu kendi yüzeyinde tutmaya çalışan suyun direnişi. Çakıl taşı, sudan daha yoğun olduğu için, dibe çöker. Sünger taşı gibi yoğunluğu sudan az olsaydı, suyun yüzeyinde kalabilir ve yüzebilirdi.
Taşların suyun dibine batması, taşın yoğunluğu ile suyun yoğunluğunun farklılığından kaynaklanır. Taşın yoğunluğu suyun yoğunluğundan daha büyüktür, bu nedenle taş suyun içinde ağırlıkça daha fazladır ve suya batma eğilimindedir.
Su molekülleri, birbirleriyle etkileşim kurarak suyun yoğunluğunu belirlerler. Bu etkileşim, su moleküllerinin birbirlerine kenetlenmesi ile oluşur ve bu da suyun sıkı ve sıkı bir yapıya sahip olmasını sağlar. Bu sıkı yapı, su moleküllerinin birbirleri arasındaki boşluğu azaltır ve suyun yoğunluğunu artırır.
Taşın yoğunluğu, suyun yoğunluğundan daha fazla olduğu için, taş suyun içinde ağırlıkça daha fazla ve bu nedenle suya batma eğilimindedir. Taş suyun dibine yerleşir çünkü su molekülleri taşın üzerindeki kuvveti karşılayacak kadar düzenli bir yapıya sahip değildirler. Bu nedenle, taş suyun altındaki boşluğa düşer ve suyun dibine yerleşir.
Aynı nedenle, hafif nesneler suyun üstünde yüzerler. Örneğin, kağıt parçası suyun yoğunluğundan daha hafiftir, bu nedenle suyun üstünde yüzer.