Masal

Üç Köse

Bir varmış bir yokmuş vaktile arkadaş üç köse varmış. Adları da birbirinin aynı imiş. Bunlar, bir müddet hırsızlık yapmışlar. Nihayet bir şehre varınca, içlerinden birisi artık bu işin dibi yoktur; ben vazgeçeceğim demiş. Diğer ikisi, bu işten vazgeçmemesi için çok yalvarmışlar, yakarmışlar, kabul etmemiş ve ayrılmış. Diğer ikisi ise, yine hırsızlık yapmak için başka yerlere gitmişler. Diğer Köse Mehmet, ticarete koyularak, evlenmiş, barklanmış. Dükkân sahibi ve çok zengin olmuş.

Gelelim diğer iki köseye. Birkaç sene gitmişler ve nihayet geri dönüp yine bu memlekete gelince, arkadaşlarını ziyaret etmek üzere soruşturmuşlar. Evini bulmuşlar. Kapıyı çalınca, karısı çıkmış, kapıyı açmış. Kocası zannederek, içeri gir, ne duruyorsun, demiş. Bir de baksa bir köse daha. İki köseyi görünce hayrette kalmış.

Köseler sormuş: Mehmet Ağa nerede? Kadın, kocasının dükkânda olduğunu söylemiş. Bunun üzerine, öyle ise bizden selam söyle arkadaşların geldi. Sana selâm söylediler, de. O anlar, demişler. Oradan ayrılmışlar, akşam olmuş. Kadının esas kocası Köse Mehmet Ağa dükkândan gelince, arkadaşların geldi: sana selâm söylediler, demiş.

Avluda pastırma sucuk asılı imiş karısına: Şu asılı pastırma ve sucukları gördüler mi demi. Tabii gördüler, görmez olurlar mı cevabını almış. Adamcağızı bir şaşırma almış, karısı nedir telâşın deyince onlar bu pastırma ve sucukları bize yedirmezler, demiş. Kadın ne için deyince, çalarlar, ne biliyorsun dediğinde beraber düşer kalkardık, demiş. Kadın, peki ya ne yapacağız, bari sandığa kilitleyelim, yanımıza alalım, demiş. Köse, yok avrat, kasaya kilitlesen yine bulurlar, demiş.

Düşünmüşler, nihayet ahırdaki ineğin altını eşelim, telislerle¹, eşilen yere koyalım, üzerini toprakla örtelim demişler. Bunun üzerine ineğin altını eşmişler ve oraya saklam
Yatım zamanı gelmiş, herkesin dalgın uykuya vardığı bir sırada çift köseler Mehmet Ağa’nın pastırma ve sucuklarını çalmaya gelmişler, maharetleri büyük olduğundan eve girmişler, her tarafı alt üst etmişler, bulamamışlar.

Nihayet içlerinden birisi kocası ile yatan kadının diğer tarafından yatağa sokulmuş, yavaş yavaş kadının böğrüne dürtmüş. Sonra acaba pastırmalar ne oldu, diye sormuş, o da kocası sanarak, yavaş sesle, ineğin altındaki saklı şeye ne olur, demiş. Bunun üzerine kadının koynundan kalkarak, diğer arkadaşına gel arkadaş, ben buldum, demiş.

Ahıra varmışlar, ineğin altındaki saklı pastırma ve sucukları almışlar, yola koyulmuşlar, onlar gide dursun, bir müddet sonra kadının kocası karısına sesleyerek: Kız, acaba pastırma ile sucuklar ne oldu deyince kadıncağız, aman herif, biraz evvel yine sordun, ineğin altındaki saklı şeye ne olur demiştim ya, demiş.

Bunun üzerine Köse Mehmet yine telâşlanmış, karısı ile kalkmışlar. Bir de ne görsünler, ineğin altında hiçbir şey kalmamış. Tabii vaktile bu da onların arkadaşı olduğu için ne tarafa kaçacaklarını tahmin etmiş. Karısına sen yat, ben bir arayım, demiş.

Evden çıkmış.
İki köse ise giderlerken, birisi abdest bozmak için geri kalmış. Pastırma sahibi, öndekine yetişerek artık sen yoruldun, bir az da ben götüreyim demiş. O da gerideki arkadaşı zannederek al bir abdest de ben bozayım demiş.

Esas pastırmanın sahibi yol azıtarak ayrılmış. İki hırsız birleşmişler, o ona, o ona nerede pastırmalar, deyince sende idi. bende değildi, derken işi anlamışlar. Pastırmalar yine sahibine teslim olmuş, demişler. Derhal koşmaya başlamışlar. Yine Köse Mehmet’ in evine gelmişler.

Birisi kapının arkasına saklanmış. Köse Mehmet eve geldiği zaman, kapının arkasında gizli olan karısının sesini taklit ederek, ne yaptın, yoruldun her halde, ver bakalım demiş. Adam karısı zannederek yine hırsız köseye pastırmaları teslim eylemiş ve ahıra inmiş.
İki hırsız köse, sevinç içinde yola koyulmuşlar. Köse Mehmet Ağa ahırdan gelince, içeri girmiş bir de ne görsün Karısı horul horul uyuyor. Seslenmiş, kız ne çabuk uyudun, ne yaptın pastırmaları, nereye sakladın, deyince, kadın, şaşırmış, ne zaman getirdin, demiş. Adamcağız hiddetlenmiş, amma ne çare, pastırmaları yine elden çıkmış.
Bakmış olacak gibi değil, yine arkadaşlarını takibe koşmuş. Nihayet arkalarından yetişerek, gelin arkadaşlar, beni avrada karşı mahcup bırakmayın. Siz bunu bana ağız tadı ile yedirmeyeceksiniz. Yarısı sizin olsun yarısı da benim demiş ama kabul etmemişler, üçe taksim edelim demişler. Artık başka çare bulamayan Köse Mehmet razı olmuş. Böylelikle aralarında taksim etmişler. Birbirine vedalaşarak ayrılmışlar.

DERLEYEN :
İhsan HINÇER

KAYNAKÇA :
Türk Folklor Araştırmaları Dergisi, 1956, sayı: 84

¹Telis:Kaba örgülü büyük çuval

Şunlar da hoşunuza gidebilir